ÇOCUKLARLA SİHİRLİ FLÜT (Tijen Savaşkan, Karşılaşmalar)

 

TİJEN SAVAŞKAN

ÇOCUKLARLA SİHİRLİ FLÜT ÇALIŞMASI

         BİR DİSİPLİNLERARASI SANAT PROJESİ 

Son yıllarda çalışmalarımı sanatlar arası etkileşim konusunda yoğunlaştırmıştım. Bu bağlamda Mozart operalarına yöneldim. İlgilimi özellikle çeken onun son operası 'Sihirli Flüt' oldu. Konunun örgüsünü oluşturan temel kavramların Mozart'ın kişiliğine ayna tuttuğunu gördüm. Sihirli Flüt'teki başkişilerin karakterleri birbirinden çok farklı. Bu farklı karakterlerin çoğu Mozart'ın kişiliğinde toplanmış. Mozart'ı bu bağlamda ele alınca çalışmamın çıkış noktası onun yaşam karşısındaki duruşu ve insan anlayışı oldu.

Nazan İpşiroğlu

 


Bir hastane odası, bembeyaz yatağın üzeri sayfalar, notlarla kaplanmış,bir iki de CD göze çarpıyor. Yatakta gözleri pırıl pırıl, heyecanla konuşan, açıklamalar yapan ve CD’deki parçaların dakikalarını hesaplayan, tanıdığım en genç beyinli, en genç yürekli güzel insan Nazan İpşiroğlu. Yatağın kenarında onu dinliyorum, sorular soruyorum, bana açıklamalar yapıyor. Neredeyse bir saatlik hummalı bir çalışmanın sonucunda nihayet kafamı toplamış ama hala heyecanla son notları alıyorum. Odaya giren hemşireler ve bir doktor, belki de ilk kez böyle bir hasta yatağı ve böyle bir hasta ziyaretine tanık olmanın şaşkınlığıyla bakıyorlar bize.


Nazan İpşiroğlu ciddi bir kalp problemiyle hastaneye yatmış, durumu riskli, ameliyat olup olmama konusunda karar vermeye çalışırken, o sırada ikimiz de sanki her şeyden uzaklaşmış, Mozart’ın Sihirli Flüt Operası’nın büyüsüne kapılmış çalışıyoruz. Kulağımızda Gece Kraliçesi’nin aryası, bazen Sarastro’nun şatosunda, bazen Papageno’nunmüzip ezgilerinde dolaşıp duruyoruz. Bu hastane odası Sihirli Flütiçin buluştuğumuz son toplantımekanı. Hayatımda ilk kez, belki de son kez bir hastaneye hasta ziyaretine değil, hastayla çalışmaya gidiyorum.


Daha önce Nazan İpşiroğlu’ylabirkaç kez daha buluşmuş, Fethiye Kültür Sanat Günleri bağlamında çocuklarla Sihirli Flüt çalışması yapma hayalimi  gerçekleştirmek için epey kafa patlatmıştık. Nazan İpşiroğlu, Mozart ve Verdi'de İnsan, Sihirli Flüt ve Aida adlı kitabını yazma aşamasında bazı bölümleri düzenli olarak benimle paylaşmış, yazdıklarından çok etkilendiğimi görünce de birlikte hayal kurmaya başlamıştık.

Her yıl Fethiye’deki çalışma için bir konu ya da eser buluyor, onu çocuklarla beraber doğaçlamalar yoluyla düşünsel bir sürece sokuyor, yine doğaçlamalarla geliştiriyor ve sonunda çok kısa bir sürede oyunlaştırıyordum. Bu yıl bu çalışmanın Sihirli Flüt olmasına karar vermiştim ve Nazan İpşiroğlu beni yürekten desteklemişti. Ben de büyük bir şevkle, çalışmanın düşünsel ve tiyatral aşamalarını onunla paylaşmaya başlamıştım. Düşündüğüm maskları, kostüm için uygun gördüğüm renkli kumaşları, pankartların üzerine yazacağım kavramları, kuş tüylerini bile heyecanla onun evine taşıyıp, fikrini alıyor ve eve dönüp daha büyük bir şevkle çalışmaya devam ediyordum. Daha önce de İstanbul’da ve Fethiye’de farklı çocuk gruplarıyla bazı klasik müzik eserlerini çalışmıştım ve başarılı olmuştum ama ilk kez bir operayı çocuklarla buluşturacaktım ve bu gerçekten risk almak demekti. Hem de Fethiye’nin sıradan bir devlet okulunda.

Ancak  Nazanİpşiroğlu, 90’lı yaşlarında hastane odasında, hayatı risk altındayken bile benim yanımdaysa, bana destek oluyorsa, risk alma düşüncesi bile saçmaydı.

Son toplantımıza işte bu koşullarda, bu kez biraz üzgün gitmiştim.  Ama hastanede onu gördüğüm andan itibaren her şeyi unutmuş, yine Sihirli Flüt’ün büyüsüne kapılmıştım. Hastane çalışması sonrası Fethiye’ye onsuz ama onun desteğini yüreğimde ve arkamda hissederek gittim.

Nazan İpşiroğlu onu tanıdığımdan beri bana tam anlamıyla rol model olmuş, beni hep desteklemiş, güven vermiş, olumlu ve sakin yaklaşımıyla hayatla ve sanatla uğraşırkenbana yeni kapılar açmıştı.O, zor zamanlarımda bana olumlu enerji veren ve her zaman ufkumu genişleten çok özel bir dost ve arkadaştı. Onunla tanışmamı sağlayan kızı, arkadaşım Zehra İpşiroğlu ve küçük bir grupla çok şeyler yapmıştık, yapmaya da devam ediyorduk.  Ama ilk kez bir projede sadece onunla yan yana,birlikte düşünmüş, paylaşmış ve hayal kurmuştuk. Bu nedenle benim için hayatımın en anlamlı projelerinden biri oldu Sihirli Flüt.

Sihirli Flüt’üFethiye’de üç gün gibi kısa bir sürede, çok zor koşullarda,atölye ve doğaçlama süreçleriyle birlikte sahnelemeyi başardım. 12-14 yaş grubuyla doğaçlama ve tartışma süreci çok keyifli geçti. Operanın ezgileri çocukların kulaklarında, konunun heyecanı ve kavramların anlamı düşüncelerinde kaldı.  Ancak sanki bir kez daha yapmam gerekiyordu ve Nazan İpşiroğlu da bunu çok arzu ediyordu. Zaman çok kısa olduğundan,çocuklarla istediğim kadar vakit geçirememiştim, üstelik hiç sahne provası yapamadan performansı kotarmak zorunda kalmıştık.

Nazan İpşiroğlu, bu süreçte hastaneden çıktı ve kitabını tamamladı. Kitabın bir bölümünde Fethiye’de çocuklarla yaptığım çalışmanın içeriğinden de kısaca söz etti.

Şimdi en büyük hayalim Sihirli Flüt’ü biraz daha geniş bir zamanda, herhangi bir yerde çocuklarla tekrar sahnelemek. Eğer bunu yapabilirsem ona verdiğim sözü tutmuş olacağım. Eminim bu çalışma boyunca da Nazan İpşiroğlu’nun desteği sonuna kadar benimle olacak ve ben onu yüzümde huzurlu bir gülümsemeyle ve sevgiyle anacağım.

 

ÇOCUKLARLA SİHİRLİ FLÜT ÇALIŞMASI

ShirliFlüt’ün öyküsü, kısaca genç prens Tamino’nunormanda dolaşırken yolunu kaybedip, tehlikeli bir yılandan kaçarken korkudan bayılması ve Gece Kraliçe’sinin üç nedimesinin yardımıyla kurtarılmasıyla başlar.

Nedimelerin kraliçelerine  götürdükleriTamino, Gece Kraliçesi’nin  kızı Pamina’nın, Güneş Kralı Sarastro tarafından kaçırılmış olduğunu öğrenir ve Pamina'nın resmini görür görmez de ona aşık olur. Gece Kraliçesi, eğer Pamina'yı kurtarırsa Prens’in kızıyla birlikte olabileceğini söyledikten sonra,Tamino,Pamina’yı kurtarmaya karar verir. Gece Kraliçesi de ona zor zamanlarda yardımcı olması için sihirli bir flüt verir. Saray için kuş avlayan kuş adam Papageno da Tamino'yabu zor süreçte yol arkadaşlığı yapacaktır.

Tamino, Sarastro'nun tapınağına ulaştığında Sarastro'nun aslında kötü biri olmadığını anlar. Onun Sarayı karanlığa karşı Aydınlanmadüşüncesini temsil etmektedir ve amacı da Pamina’yı, karanlığı temsil eden annesinin elinden kurtarıp, tanrıların birbirlerine layık gördüğü Tamino ve Pamina'nın kavuşmasını sağlamaktır. Ama öncesinde her ikisini de çeşitli sınavlardan geçirerek olgunlaşmalarını ve belli değerlere sahip ‘insan’olmalarını sağlamak,  sonra da tapınağın değerlerini simgeleyen Güneş Kursu’nu ve her şeyi onlara emanet etmektir isteği.

Tamino ve Paminabirbirlerine kavuşabilmek için türlü sınavlardan geçme yolundayken, Gece Kraliçesi Tamino’nun değiştiğini anlayıp bu kez kızıyla evlendirme sözü verdiği kendi gibi kötü Monostatos’un da yardımıyla kızını tapınaktan kurtarmak ister.Bir aşamada da bir ara Pamina’yıgörerek Sarastro'yu öldürmesi için zorlar. Bir sürü heyecanlı maceradan ve felsefi açılımlardan sonra, Gece Kraliçesi ve temsil ettiği karanlık değerler bu sembolik savaşta tapınağın önünde yok olur ve Aydınlanma’nın temsil ettiği değerler kazanır. Tamino ve Pamina bundan sonra birlikte olacak ve bu değerleri temsil edeceklerdir. Ama tüm bunların nedeni sevgidir ve onların birbirine olan sevgisi tüm engelleri aşmalarına yardım etmiştir.

Papageno ise bu sınavlardan geçemeyerek, sıradan bir insan olarak, kendi gibi olan Papagena ile evlenecek, belki bir sürü çocuk sahibi olacak, ancak gelişmiş bir insan olamayacaktır. Papageno kötü olmadığı, sadece gelişmek için yeterli çabayı göstermek istemediği için sıradan hayatını yaşamaya devam edecek, cezalandırılmayacaktır. Ancak Aydınlanma karşıtı değerleri savunan ve özünde kötü olan Gece Kraliçesi ve ona yardım eden Monostatos tümüyle yok olacaktır.

 

Görüldüğü gibi Sihirli Flüt hem konu itibariyle hem de ilginç karakterleriyle çocuklarla çalışılabilecek en uygun ve keyifli operalardan biri. Çocukların ilgisini çekebilecek bir dizi kaçırılma ve kurtarılma macerası, Gece Kraliçe’sinin ve Sarastro’nun tapınağının temsil ettiği zıt değerlerin sahne üzerindeki somut çatışmaları ve bu değerlere ulaşma ve onların kötülüğü yenmesine yönelik karakterlerin mücadeleleri, değişimleri, dönüşümleri çok zengin bir malzeme. Ancak bu çalışmada tüm bu süreçlerin sevgi yoluyla gerçekleşmesi çalışmanın temel izleği olarak ele alındı.  Ayrıca, bireyin gelişim sürecinde insanlık için daha yüksek değerleri,  iyiyi, doğruyu, erdemi ve adaleti keşfetmesi, sıradan olana karşı anlamlı bir yaşamın ipuçlarına ulaşması gibi yan temalarıyla, bu opera, özellikle ergenliğe yeni adım atanlarla çok zengin tartışmalar, kavramsal çalışmalar ve bunların beden diline ve doğaçlamalara dönüştürüldüğü drama süreçleriyle oldukça verimli bir çalışma alanı sunabiliyordu. 

Çocuklarlar için uyarlanan bir Sihirli Flüt çalışmasında, operanın muhteşem sahne görselliğini ve müzikal performansı böyle amatör bir çalışmada elde edemeyeceğimiz için, operanın içinde geçen kavramları öne çıkaran, minimalist ve özü koruyacak biçimde, karmaşık masal kurgusunu sadeleştirme ve anlamlandırmaya doğru bir seçim ilk çıkış noktamız oldu. 

Bunun için önce operanın içinde içselleştirilmiş olan kavramları çocuklarla birlikte birer birer ortaya çıkartıp, üzerlerinde tartışılabilecek karşıtlıklar olarak ortaya koymak önemliydi.

Önce öykünün içinden 11 olumlu ve 11 bunun karşıtı olan kavramıbirlikte düşünerek ve tartışarak öykünün içinden çıkarttık. Bunu, sahnede performans sırasında da çocuk seyircilere daha kolay algılatabilmek için, operada iki zıt grup oluşturan unsurları, kabaca iyiler ve kötüleri temsil edecek biçimde 22 değer olarak pankartlara yazdık. Böylece çatışmanın temelini karanlık/ aydınlık, sevgi/ nefret, adalet/ haksızlık vb. toplam 22 kavramla çerçeveledik. Bu kavramların pankartlara yazılarak görselleşmesi de en temel dekorumuz oldu. Ters taraflarını duvar görüntüsünde boyadığımız bu pankartlar, Aydınlanma’yı temsil eden Sarastro’nun tapınağının dış duvarlarını oluşturdu. Böylece çok basit olarak dekor sorununu çözdük.

Belli bir değişim sürecini geçiren ve gelişen karakterler için, iyi ve olumlu değerleri temsil eden Sarastro’nun tapınağının sert duvar görüntüleri,zamanla ve uygun olan yerlerde,onları tutan oyuncuların pankartları ters döndürmesiyle, tapınağın temsil ettiklerini doğrudan seyirciye ve gelişen karakterlere gösteriyordu. Ancak operada bu değişimi ve gelişimi gerçekleştiremeyen Papageno vePapagena gibi sıradan insanlar ya da Gece Kraliçesi ve Monostatos gibi gerçekten kötü olan karakterler tapınağayaklaştığında bu pankartlar hiç döndürülmeyecek,sadece sert ve aşılmaz duvarlar görünecekti. Bu pankartları taşıyan ve tapınağın duvarlarını oluşturan çocuklar ise, koro görevi yaparak, hem Sarastro’nun tapınağının değerlerini zaman zaman bir ağızdan seyirciye hatırlatacak ve gerektiğinde pankartları çevirerek oyunu anlamlı kılacaklardı. Ayrıca, Tamino ve Pamina’nın sevgiyle elele vererek bu değerlere ulaşma, değişim ve gelişmelerini ispatlama sınavlarında da bu sert duvarlar, sınavı geçtikleri anda toplu olarak döndürülerek, üzerlerinde yazan güzel değerlere ulaştıklarını seyirciye gösterecekti.

Pankartların iki taraflı olması sahnede pratik biçimde dekor sorununu kolayca çözdüğü gibi görsel olarak da üzerlerinde yazılanlar algılamayı basit ve net hale getirdi. Bunun dışında, operanın müzikal unsuru, uvertürler, aryalar vb. müzik parçaları, oluşturulan kronolojik akışa göre ya belli bir seçki yapılarak kısaltıldı ya da fonda daha düşük volümde devam ederek, sahnedeki atmosfer yaratımına destek oldu hem de önemli bölüm ya da karakterleri temsil eden müziklerin öne çıkarılmasıyla karakterlerin müzikal temsiliyeti sağlanmaya çalışıldı.Örneğin, Gece Kraliçesi ilk kez göründüğünde  arkada onun aryası çalıyordu.

Sonuç olarak, tüm karakterler için seçilen müzik parçaları kronolojik olarak hem sahne görselliğini desteklemek hem de karakterleri müzikler yoluyla tanımak için dramatik kurguyla eşleşen bir biçimde sahne performansı süresi içine yerleştirildi. Böylece seyirci çocuklar, kısmen operanın müziğine de aşina olacak ve karakterleri bu müzikler yoluyla tanımaya başlayacaktı.

Bu temel dramaturjik seçimden sonra, sahne trafiği, bir ya da iki anlatıcı ve çocukların ortaya çıkardıkları kısa ve özlü doğaçlamalardan elde edilen kısa diyaloglarla sürdürüldü. Dilimizde bu opera’nın çocuklara yönelik olarak düzenlenen metni de kaynak alınarak bir sahne teksti oluştu. Bunların arasına Sihirli Flüt Operası’nın içinden doğrudan alınan ve çocukların oluşturduğu koronun ya da koro başının söylediği ve diğerlerinin vurgulamak için tekrarladığı anlamlı sözler, felsefi açıklamalar da yerleştirildi.

Sahne aksiyonuysa, anlatıcının masal formunda operanın öyküsünü anlattığı sırada ya eşzamanlı dramaturji ve pandomimle olaylar kısaca gösterilerek ya da öykü anlatımı kesilip, doğrudan diyaloglar kullanılarak ve arkada müzik desteğiyle sürdürüldü.

Sonuç olarak,  sahnede bir anlatıcı ya da koro başı, koroyu ve dekoru oluşturan pankartları taşıyan 23 oyuncu veoperanın temel karakterlerini canlandıran, Tamino, Pamino, Gece Kraliçesi, Sarastro, Papageno, Papagena,  üç nedime, Monostatos ve bir tapınak koruyucusu rahip olmak üzere 11 oyuncu vardı. Papageno ve Papagena’nın hayallerinde canlandırdıkları en az 5 oyuncu da onların gelecekteki çocuklarını temsil ediyordu.Bu oyuncular bazen doğaçlamalardan, bazen çocuklar için yazılan Sihirli Flüt metninden yararlanarak oluşturdukları diyalogları, yine doğaçlama olarak ya da bazı sahnelerde sözsüz olarak, sadece beden diline dönüştürdükleri aksiyon parçalarıyla fondaki  müzikler eşliğinde pandomim gibi canlandırdırdılar.

Operadaki bazı karakterlerin tamamen çıkarılması ( üç oğlan çocuk vb.) hem öyküyü fazla karmaşıklaştırmamak, soyut yorumlara gitmeden, öze yönelik daha somut bir öykü ve temel bir aksiyon oluşturma kararıyla alındı.

Kötülük kavramının dünyamızdan tümüyle yok olmadığı yorumumuza karşın, bizim Sihirli Flüt’ümüzde de iyinin ve aydınlığın zaferinin öne çıkması vurgulanıyordu. Bu nedenle son sahnede görsel olarak iyilerin ve kötülerin ellerinde bulunan pankartların silah gibi kullanılmasıyla ağır çekim bir savaş stilizasyonu yapıldı ve iyilerin pankartlarının havada kalıp, kötülerin temsil ettikleri değerlerin kısmen yerlere düşmesi ve alçakta kalması seçimiyle, kötülüğün asla yokolmadığı görselleşti. Diğer yandan, daha büyük yazılmış ‘’Ümit’’ sözcüğünün olduğu pankartı taşıyan oyuncunun pankartını yükselterek  hepsinin üzerinde belirmesi ve öne çıkması, çocukların karar verdiği doğrultudakötülüklerin ve karanlığın hep var olacağı  ancak umudumuzun hiç yokolmaması gerektiğini vurgulayan bir yorumla  sona erdi.

Böylece çocuklarla gerçekleştirilen Sihirli Flütperformansı ,40 kişilik bir kadroyla, yaratıcı  drama yöntemi kullanılarak,çok keyifli atölye süreçleri ve oyunlar, tartışılan ve bedenle görselleştirilen kavramlar, sahne sahne birlikte üzerinde düşünülerek oluşan doğaçlamalar ve operanın temel müziklerinin tanınmasına ve içselleştirilmesine yönelik olarak hazırlanan  oyun ve yarışmalarla çocukların severek çalıştığı, hiç sıkılmadığı ve operayı kendilerine malettikleri ve yeniden üreterek, sahnede sergileyebildikleri keyifli bir sanat çalışmasına dönüştü.

Sihirli Flüt bu çalışmada katılımcı çocukların yeniden oluşturdukları, kendilerine göre sonlandırdıkları ve tüm aşamaları kendi anladıkları şekilde yoğurduları bir malzeme olarak kullanıldı. Opera’nın müzikleri, kısa süre içinde bile kulakta kalacak biçimde çocuklar tarafından öğrenildi.Hatta bazı meraklı çocuklar Almanca sözleri ezberlemeye, ezgileri söylemeye bile çalıştı. Sahnede de  karakterleri temsil eden müzikler tüm gösterimin içinde, neredeyse hiç boşluk bırakmadan bazen öne çıkarak, bazen de derinden devam ederek operanın müzikal boşluğunu dolduruyordu. Bu müziklerin atölye içinde çalışılması sahne giriş çıkışlarında da oyunculara rehber oluyor, ne zaman kimin sahne alacağı ya da hangi sahnenin geldiğini sahne arkasında bekleyen oyunculara hatırlatıyordu. 

Bu süreçte ve öncesinde Fethiye’de birlikte çalıştığım arkadaşlarım  Nihal Kuyumcu ve Banu Thesis, büyük özveriyle bana bu projenin görselleşmesindeçok destek oldular. Almanya’dan Banu’nun taşıdığı kartonlar, kağıtlar, çıtalar, otel lobisinde geç saatlere kadar birlikte hazırlanan pankartlar, Nihal’in çok kısa zamanda renkli kumaşlardan diktiği basit tasarımlı ama etkileyici parlak kostümlerle,  yeşil taftadan yılan kostümü ve yaratıcı kuyruk tasarımına ek olarak annemin hazırladığı kuş tüyleriyle bezenmiş Papageno şapkasıyla Sihirli Flüt tam bir kolektif işe dönüştü. Çocuklar da farklı fikirlerle pankartların düzenlenmesinde, arkalarına duvar resimleri çizilme kararıyla ve daha birçok yaratıcı sahne buluşuyla, sadece yaratıcı doğaçlama süreçleriyle değil, sahne plastiğine de aktif katkıda bulundular.

Planlanan daha uzun süreçli ve kapsamlı bir çalışmadaysa drama süreçlerinin dışında, operanın çeşitli sahnelerinden esinlenerek yapılan resimler, uygun olan bir okulda grup olarak gerçekleştirilen bir duvar resmi, karakterler için hazırlanacak basit mask ve kostüm tasarımları, basit koreografiler çalışmayı tüm sanatların kullanıldığı disiplinler arası bir sanat çalışmasına dönüştürebilir. Ortalama 40 kişilik bir sınıfta herkesin rol alabileceği ve aktif olarak katılabileceği böyle bir çalışma, gelecekte çocukların bu sanata ve tüm sanat alanlarına yakınlaşmasını ve yaratıcılık yolunda önemli adımlar atmasını sağlayabilir.

Nazan İpşiroğlu’yla yollarımız daha birbirimizi yakından tanımadan önce benim ve iki sanat eğitimcisi arkadaşımın müzik, resim ve dramayı birleştirerek, disiplinler arası sanat çalışmaları yapma kararımla çoktan kesişmiş. Çok mistik bir insan değilim ama bu dünyada bazı insanların ortak ilgi alanları, ortak değerleri, umutları ve hayalleri olduğu zaman bir şekilde birbirlerini bulduğuna, karşılaştıklarına ve bu karşılaşmalardan çok güzel bir enerji ve somut şeyler çıktığına inananlardanım.

Yıllarca Ihlamur Kasrı’nda ‘Ortak Temalı Sanat Atölyeleri’ adını verdiğimiz bir projeyi büyük bir inançla deneyerek, çocukları sanatla ve klasik müzik eserleriyle tanıştırmak, ön yargıların aksine özellikle klasik müzik olmak üzere, sanata ve sanatın her dalına ne kadar yatkın olduklarını gözlemlemek ve kanıtlamak için üç arkadaş çok uğraştık.

Çoklu zeka kuramları ve disiplinler arası çalışmalardan esinlenerek bunları çocuklarla sanat atölyeleri yaparak uygulamaya çalıştık. Çocuklariçin uygun gördüğümüz klasik müzik eserlerini yaratıcı müzik çalışmaları ve müzikal oyunlar, yaratıcı drama süreçleri ve resim ve mask çalışmalarıyla birleştirerek bir eseri sanat alanlarının özgün dillerini keşfedecek biçimde çocuklarla atölye süreçlerine dönüştürdük. İlk pilot çalışmamız 2000 yılında başladığımız Saint Saens’ınHayvanlar Karnavalı adlı eseriydi.

Müzisyen arkadaşım Yaprak Sandalcı’nın müziğin sekanslarına uygun olarak çevreci bir öykü ve eserin uygun bölümlerine şarkı sözleri yazması, benim tüm bölümlerle ilgili ( 14 bölüm) drama çalışmalarıyla öyküyü ve öykünün içinde yer alan hayvan temalarını, özelliklerine ve bunların sosyal yaşamımızdaki karşılıklarına ilişkin düşünsel süreçleri de ortaya çıkaran yaratıcı drama ve doğaçlama çalışmalarım, illüstratör ve ressam arkadaşımız Emel Kehri’nin ise eserdeki tüm hayvan masklarını yaratıcı tasarımlarla öğrencilere yaptırması ve eserin her bölümü için farklı bir tekniğin kullanıldığı resim ve obje çalışmaları sonucu çocuklar eseri bu üç sanatın diliyle kavramaya ve yakınlık kurmaya başladı.

Sonuç bizim için olağanüstüydü. Ortaya çıkan koro, doğaçlamalardan beslenen dramatik aksiyon, çocukların kendi yaptıkları masklardan ve kumaşlardan oluşan kostümleri ve atölyemizin girişinde ve tüm duvarlarda sergilenen Hayvanlar Karnavalıresim ve obje sergisiyle çalışma sona erdi.

Daha sonra bu çalışmayı her yönüyle olmasa bile farklı kesimlerden birçok çocuk grubuyla uygulama şansı bulduk. Fethiye çalışması da bunlardan biriydi ve Nazan İpşiroğlu bu performansın tamamını ilk kez orada seyretti. Daha önce onun da desteğiyle ikimizin de üyesi olduğu ÇYDD Beyoğlu Şubesi Çocuk Klübü çalışmaları içinde çocuklarla çalışarak Hayvanlar Karnavalı’ndan bazı bölümleri sahnelemiştim. Bu çalışmamı da sonuna dek destekledi. Sahnede benimle birlikte açıklamalar yaptı.

Çocuklarla Klasik müzik çalışmaları Ihlamur Kasrı’nda devam etti, Mussorsky’ninBir SergidenTablolar’ı, Prokofiev’denPeter ve Kurt, Rossini’denGuillaumeTell, Vivaldi’den  Dört Mevsim, Schubert’tenAlabalık Senfonisi, Mozart’tan Küçük Bir Gece Müziği ,Mendelson’danDüğün Marşı, çalışılan 15 eserden bazıları. 

Bir gün Hayvanlar Karnavalı’nı kitaplaştırma kararı aldığımızda önce Nazan İpşiroğlu’na gittik,  fikrimizi sonuna kadar destekleyerek bize umut verdi. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan 2 kitap ve bir CD olarak çıkan kitabımızın arka kapağına ise şunları yazdı:

Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran sanatçılar, sanatı ‘’sanat için’’ olmaktan kurtarıp yaşamla bütünleştirme çabası içindeydiler. Başarılı da oldular. Bugün artık sanatın her dalı, yaşamın her alanında etkin bir rol oynayabiliyor. Bu gelişimin doğal bir sonucu olarak eğitimde sanat da giderek önem kazanmaya başladı.

Saint-Saens’ın ‘’Hayvanlar Karnavalı’’ aslında bir müzik yapıtı. Ama iletisi çok katmanlı ve yaratıcılığa çok açık. Elinizdeki kitap buna bir örnek veriyor. Değişik sanat dallarından gelen üç sanat eğitimcisi, uygulamalı çalışmalarla elde ettikleri deneyimlerden yola çıkarak hazırlamışlar bu kitabı. Burada öykü, şiir, şarkı, sahneleme, dekor, resim, maske, beden dili…Ve daha pek çok şey müzikle bütünleşiyor. Ülkemizde bir ‘’ilk’’i gerçekleştiren bu ilginç çalışma,çocuklara yalnızca sanat dünyasını açmak sanatı sevdirmekle kalmıyoraynı zamanda içeriğiher sanat dalıyla ilgili eğitim malzemesi de sunuyor.

                                                                                               Nazan İpşiroğlu

Müzisyen-Sanat Tarihçisi -Yazar

 

Nazan İpşiroğlu’yla aramda kuşaklar var. Ama ben onunla karşılaştım, birlikte birçok güzelliği paylaşabildim.Disiplinler arası sanat çalışmaları, müzik, eğitim konularında yapıcı, destekleyicienerjisini hep yanımda hissettim.  Bu alanlarda çalıştığım sürece de hissetmeye devam edeceğim.

                                                                                                 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

13.7.1923 BUGÜN ANNEMİN DOĞUM GÜNÜ

YAŞADIM DİYEBİLMEK İÇİN (Zehra İpşiroğlu)

KAYAKÖY ŞİİRİ (Gülsüm Cengiz, Esintiler)